asudebekleyis
Selamun Aleyküm...
Sitemize Hoşgeldiniz...
Saygılarımızla; Islami Forum asudebekleyis
İslami konularda her türlü bilgiyi bulabileceğiniz islami forum Yönetimi

Join the forum, it's quick and easy

asudebekleyis
Selamun Aleyküm...
Sitemize Hoşgeldiniz...
Saygılarımızla; Islami Forum asudebekleyis
İslami konularda her türlü bilgiyi bulabileceğiniz islami forum Yönetimi
asudebekleyis
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

asudebekleyis


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Hz. Enes’e dua

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Hz. Enes’e dua Empty Hz. Enes’e dua Ptsi Haz. 01, 2009 4:15 pm

ravza

ravza

Resûlullah’ın çocuklar için yaptığı dualardan bir demet sunmak gerekirse bu duaların içinde şüphesiz Enes’e, Abdullah İbn Abbas’a, yaptığı dualar mutlaka yer almalıdır. Enes (ra) anlatıyor: Annesi Ümmü Süleym (ra) ALLAH Resulü’ne; “Ya Resûlullah! Bu hizmetkârın Enes! Onun için dua et!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav); “Allah’ım! Onun malını ve çocuğunu çoğalt! Ona bahşettiklerini onun için bereketli kıl!” diye dua etti. [Sahih-i Buharî, Deavât (Umdetü'l-Kâri 18/ 364-365), Sahih-i Müslim, Fedâilü's-Sahâbe (4 / 1928-1929)]
Enes (ra) sonraki yıllarda; “Vallahi malım çok. Bu gün itibariyle çocuklarım ve çocuklarımın çocukları da yüz civarına ulaşmaktadır” demiştir. [Sahih-i Müslim, Fedâilü's-Sahâbe (4 / 1929)]
Enes’ten (ra), kendisinden nakledilen bu rivayetleri teyid eden bir başka rivayet daha gelir. Müslim’in naklettiği bu rivayette şöyle denilmiştir: “Resûlullah benim için üç duada bulundu. Bunlardan ikisinin gerçekleştiğini dünyada iken gördüm. Üçüncüsünü ahirette göreceğimi ümit ediyorum.” [Müslim, Fedâilü's-Sahâbe (4 / 1929)]
İbn Hacer el-Askalânî, bu dualardan birincisinin malının çoğalması, ikincisinin de çocuklarının çoğalması olduğunu, üçüncüsünün ise cennet’e giriş olduğunu kaydeder. Enes (ra)’nın bunlar için: “İkisinin gerçekleştiğini dünya hayatında gördüm. Üçüncüsünü ahirette göreceğimi ümit ediyorum” dediği nakledilmiştir. [El-İsâbe (1/ 72)]
Yine Enes’in hayatıyla ilgili bilgi verirken İbn-i Hacer’in kaydettiğine göre çocuklarının ve torunlarının sayısı yüz yirmi beşi aşmış, arazileri yılda iki ürün vermeye başlamıştır. [Bak: El-İsâbe (1/ 72)]
Enes’in(ra) kaç yıl yaşadığı konusunda ise farklı kanaatler vardır. Verilen rakamlar 99 yıl ile 110 yıl arasında değişmektedir. Basra Şehri’nde ALLAH Resulü’nü gören insanların hayatta kalan en son ferdi olarak hayata gözlerini yummuştur. [El-İstîâb, İbn Abdilberr (1/ 73), el-İsâbe (1/ 71-72)]
Bir başka dua rivayeti:


Ebu Musa Abdullah İbn Kays el-Eş’arî (ra) anlatıyor: “Benim bir oğlum dünyaya gelmişti. ALLAH Resûlü (sav) ona bereket için dua etti ve onu İbrahim diye isimlendirdi. [Sahih-i Buharî, Akika (Umdetü'l-Kâri 17/ 107), Deavât (Umdetü'l-Kâri 18/ 369), Sahih-i Msülim, dâb (3/ 1690), el-İsâbe (1/ 96) ] Ebu Musa’nın bu hatırayı nasıl sakladığını,nasıl bir duyguyla yâd etiğini, ALLAH Resulü’nün isimlendirdiği küçük yavru İbrahim için bu hatıranın büyüdüğünde nasıl bir iftihar vesilesi olacağını düşününüz. Hatta onun çocukları ve torunları üzerindeki tesirini: “Benim babamın -veya dedemin ismini Resûlullah (sav) koymuş, onu kucağına almış, ona dua etmiş” diyeceklerini de unutmayınız.
Sevgi ve yakın ilgi gönüllerde ne çiçekler açtırır, tasavvur ediniz.
“Allah’ım onu fakih kıl”


Abdullah İbn Abbas’tan(ra) bir başka hatıra: Resûlullah (sav) ihtiyaç için çıkmıştı. Onun için abdest suyu hazırlayıp çıkışa koydum. Efendimiz dışarı çıkınca: “Bu suyu kim koydu?” diye sordu. “İbn Abbas” dediler. Resûlullah (sav) Efendimiz: “Allah’ım! Onu dinde fakih kıl,” diye dua etti. [Sahih-i Buharî, Vudû (Umdetü'l-Kâri 2/ 256), Sahih-i Müslim, Fedâilü's-Sahâbe (4/ 1927)]
“Fakih kıl!” duası, ‘onu ince ve engin anlayışlı kıl’ diye dua etmektir. Bu, yeni filizlenen, genç zihinler için çok güzel bir dua idi. Fıkhî anlayış, normal bir anlayıştan farklıdır. Arap lisanında normal anlayış için “fehm” ve onun iştikakı olan kelimeler kullanılır. “Fehîm” ve “Fehîme” ismi buradan gelir ve çok anlayışlı demektir. “Fıkıh” ise bir şeyi derinliğine, nereden gelip nereye gittiğiyle anlama, kavrama ve üzerine fikir yürütebilme demektir. İnce, basiretli ve enginliğine bir anlayışı ifade eder… Fıkıh, tefekkuh, her insana nasib olmayacak enginlikte gerçek bir nimet ve lütuf sayılacak bir anlayış, bir melekedir.
Bu hadisede, “-İbn Abbas” diyerek onun adını veren teyzesi Meymûne Vâlidemiz’dir. Şüphesiz yeğeninin kendisinden su istenmeden ALLAH Resulü’ne abdest suyu hazırlayışı ve getirip en uygun mekâna koyuşu hoşuna gitmişti. ALLAH Resûlü (sav) sorunca da sevinerek yeğeninin koyduğunu haber vermişti…
Bu, davranış, ALLAH Resulü’ne karşı duyulan hürmet ve yakınlığın, ona hizmet etme arzusunun bir neticesiydi. Bu duyguları dışarı aksettirmek için de güzel ve zekice bir buluştu. ALLAH Resûlü (sav) de bu davranıştan memnun olmuş ve küçük Abdullah için dua etmişti.
Bu öğrenmenin en verimli çağlarında olan bir çocuğa yaptığı hizmetin karşılığı olarak verilecek en güzel mükâfatlardan biriydi. Gerçekten hürmet duyulan, ilmine ve İslami yaşayışına değer verilen bir büyüğün duasıydı. Bu dua, şüphesiz İslâmî edeb ve terbiye içinde filizlenip yetişen ve bu yolda ilim ve irfan artırmak için çırpınan birisi için büyük bir değer taşır! Bu onun ilim yolunda azmini, şevkini güçlendirir, istikamette sebatını artırır, zihnini canlı tutmasına vesile olur.
“Allah’ım ona hikmeti öğret”


Abdullah İbn Abbas (ra) ise bir ömür boyu iftihar ettiği, onu tanıyan bütün insanların da takdir ettiği ve yâd ettiği bir hatırasını anlatıyor: “Allah Resûlü (sav) beni göğsüne bastırdı ve şöyle dua etti: “Allah’ım! Ona hikmeti öğret!” [Sahih-i Buharî, Fedâil (13/ 320)] Bir başka rivâyette de; “Allahım! Ona Kitab’ı (Kur’ân’ı) öğret!” diye duâ ettiği nakledilir. [Sahih-i Buharî, Fedâil (13/ 320)]
Annesi İbn Hişam’ı Hz. Peygamber’e götürüyor


Şimdi torundan gelen bir rivayeti naklediyoruz: Zühre İbn Ma’bed dedesi Abdullah İbn Hişam’dan (ra) naklederek anlatıyor: “Abdullah İbn Hişam ALLAH Resulü’ne yetişmiş bir insandı. Annesi Zeynep Bint Humeyd (ra) onu Resûlullah’a (sav) götürmüş: “Ya Resûlullah! Ondan biat al,” demişti. Resûlullah (sav) Efendimiz: “O henüz küçük” buyurmuş, çocuğun başını okşamış ve onun için dua etmişti. [Sahih-i Buharî, Şirket (10/ 388)]
İbn Münde Abdullah İbn Hişam’ın ALLAH Resûlü hayatta iken 6 yaşlarında olduğunu söyler. [Umdetü'l-Kârî (10/ 389). İbn Hacer(rh.a.) ise el-İsâbe'sinde yine İbn Münde'den Abdullah İbn Hişam'ın Hicretin 4. yılında dünyaya geldiğini nakleder. Bu iki nakil birbirini destekler mahiyettedir. Bak: (el-İsâbe 2/ 377)] Bu rivayette ALLAH Resulü’nün Abdullah’a nasıl dua ettiği zikredilmiyor. Ancak yine torunu Zühre’den gelen bir başka rivayetten bu duanın “bereket” için olduğunu anlıyoruz.
Zühre bir önceki hadisi tamamlayan ve bize yeni hatıralar aktaran rivayetinde şöyle der: “Dedesi Abdullah İbn Hişam onu çarşıya çıkarır, pazardan yiyecek satın alırdı. İbn Ömer ve İbn Zübeyr (ra) onunla karşılaşırlar ve: “Bizi de ortak et! Resûlullah sana bereket için duada bulunmuştu” derlerdi. O da, İbn Ömer ile İbn Zübeyr’i kendisine ortak ederdi. Çok defa sermayesi kadar da kâr eder ve onu eve gönderirdi. [Sahih-i Buharî, Şirkeh (10/ 388, Deavât 18/ 370)] Bu hadiste hem hukuki, hem tarihî, hem de ibret alma açısından dikkat edilecek birçok nokta var. Ancak biz konumuzla ilgili alanda yolumuza devam edelim ve önce gözlerimizi Abdullah İbn Hişam’ın annesi Zeyneb’in davranışına çevirelim.
O, henüz çocukluk çağında olan yavrusunu alıyor ve İslâm’a gönül verdiğini, ALLAH Resulü’ne bağlılığını biatla da ifade etmesi için onu Resûlullah’ın huzuruna götürüyordu. O, çocuğunu seven, çocuğunun dünyası kadar ahiretini, yani ebedî hayatını düşünen ve bu düşüncesindeki samimiyetini davranışına aksettiren bir anneydi.
Abdullah İbn Ömer ile Abdullah İbn Zübeyr (ra) ise ALLAH Resulü’nün Abdullah İbn Hişam’a çocukluk devresinde yaptığı duayı biliyorlar ve ona ortak olmak istiyorlar. Bu onların ALLAH Resulü’nün duasının kabul göreceğine olan inançlarını, bu konudaki samimiyetlerini gösteren bir davranıştır. Aynı zamanda bu hem Abdullah İbn Hişam, hem de iç içe yaşadıkları diğer insanlara Abdullah’ın ALLAH Resulü’nün (sav) duasına nail olma şerefine erdiğini hatırlatma ve onurlandırmadır.
Dedesinin elinden tutarak çarşıya giden ve böyle bir hadiseyle karşılaşan küçük Zühre’nin neler hissettiğini, ayrıca anlamaya çalışmak gerekir. O, dedesi duaya mazhar olmuş bir insandır ve herkesin kendilerine imrendiği Abdullah İbn Ömer ve Abdullah İbn Zübeyr (ra) gibi iki insan bu konuda dedesine gıpta etmekte, onunla ortak olmak istemektedirler.
Günümüzde de sevilen, ilim ve ihlâsıyla takdir edilen büyükler, çocuklara kucak açmasını bilmeli, onlardan dualarını, sevgilerini, tatlı sözlerini esirgememelidirler. Bu hatıraların sonraya tesirini bilmeli ve hayırlı işlere vesile olan insanların da işlenen hayırlardan pay alacağının idrakinde olmalıdırlar. Gösterdikleri sevgi ve ettikleri dua da içten olmalıdır. Sonraya tesiri olur diye, bir alışkanlığı veya sıradan bir vazifeyi yapar gibi yapmamalıdır. İçten davranışlar ile yerine gelmiş olsun diye yapılanlar arasında elbette ki fark vardır ve yavrular henüz küçük olsalar bile bu farkı sezeceklerdir. Çocuklar kimin tarafından gönülden gelen bir sevgiye sevildiklerini hissederler… Davranışlardaki içtenliği ve samimiyeti de…

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz