Rabbim! Bana “Oku!” dedin. Senin adına okumamı istedin.
Hira dağı gibi karanlık içindeyken gönlüm, “Oku!” nidâsıyla nûrunu gönderdin. Senin izninle okumaya başladım. Kendini bilmeyen bir çocukken, bir rahlenin başında anlamadan tekrar ettiğim harfler ve sonra onlar bir araya gelince anlamlı kelimeler ve sonra paragraf paragraf okuduğum hakikatler.
Rabbim! Bilmezken bildirdin, kaç merhaleden geçirdin.
En güzel ilmi, marifetullahı bildirdin.
Senin adına mı yoksa başkaları için mi bildim diye de imtihan ettin. Bazen düştüm, dizlerim toz toprak içinde, haddimi bildirdin.
Bazen de semalardan rahmet üstüne rahmet indirdin.
İşte! İnsanı bir kan pıhtısından yarattın da sana isyan etti. Ona bilmediğini öğrettin de o gururlandı. “Ben ilmimle kazandım!” dedi.
Aczinin hakiki güç olduğunu bilmedi.. Aczimin dorukta olduğu ve yokluktan varlığa, rahmet ve kereminle beni insan olarak yarattığın anlar.. Halifeliğin ne olduğunu bile bilmeden o şerefi bana bahşettiğin, o kudsî nefesle dirildiğim anlar..
İşte! İçinde hadsiz nimetleri barındıran insaniyeti verdin.
Sonra îman nûruyla ruhumun aynasını temizledin.
Sonra mârifetullahla kalp aynamın üstünde bana kendini gösterdin.
Ve bana Bâkîliğinden ebediyyeti hediye ettin. Bilmediğimi öğrettin, kainatı önüme serdin.
Arıyla, örümcekle deliller verdin.
“Bak!” dedin. “Zehirli bir böcekten bal yedirdim, elsiz ayaksız böcekten ipekler giydirdim.
Denizlerden inci ve mercan çıkardım.
Sarsılmayasınız diye dağları kazık yaptım. Her birinde sizin için faydalı meyveler yarattım.
Denizlerden, dağlardan geçecek yollar, binekler yarattım.
İşte uçan kuşa, yüzen balıklara bak, sen de îcat et!” dedin.
“Zerreyle şemsi kıyas et, aynı kanunlar var.
Ağaca, meyveye bak, hepsi aynı kaynaktan” dedin.
Göklerden inen suyla arzı ihya ettin.
Bizi şefkatle besleyip, büyüttün, sevdin, sevdirdin.
Manevî sağanaklar yağdıran peygamberlerini gönderdin.
Ve kâinatın Serveri (asm)’la gizli hazinelerini keşf ettirdin.
“Şu nizâma, dengeye bak ve dengeli ol, sen de nizamsız olamazsın!” dedin.
“Âdil ol, düzgün tart. Tarttığın meyve olsun, altın olsun ya da bir kardeşin olsun âdil ol!” dedin.
“Bir damlaydın insan oldun, kendi aczini bil!” dedin.
ElHamdulillâhi Rabbe'l Âlemîn.
Hira dağı gibi karanlık içindeyken gönlüm, “Oku!” nidâsıyla nûrunu gönderdin. Senin izninle okumaya başladım. Kendini bilmeyen bir çocukken, bir rahlenin başında anlamadan tekrar ettiğim harfler ve sonra onlar bir araya gelince anlamlı kelimeler ve sonra paragraf paragraf okuduğum hakikatler.
Rabbim! Bilmezken bildirdin, kaç merhaleden geçirdin.
En güzel ilmi, marifetullahı bildirdin.
Senin adına mı yoksa başkaları için mi bildim diye de imtihan ettin. Bazen düştüm, dizlerim toz toprak içinde, haddimi bildirdin.
Bazen de semalardan rahmet üstüne rahmet indirdin.
İşte! İnsanı bir kan pıhtısından yarattın da sana isyan etti. Ona bilmediğini öğrettin de o gururlandı. “Ben ilmimle kazandım!” dedi.
Aczinin hakiki güç olduğunu bilmedi.. Aczimin dorukta olduğu ve yokluktan varlığa, rahmet ve kereminle beni insan olarak yarattığın anlar.. Halifeliğin ne olduğunu bile bilmeden o şerefi bana bahşettiğin, o kudsî nefesle dirildiğim anlar..
İşte! İçinde hadsiz nimetleri barındıran insaniyeti verdin.
Sonra îman nûruyla ruhumun aynasını temizledin.
Sonra mârifetullahla kalp aynamın üstünde bana kendini gösterdin.
Ve bana Bâkîliğinden ebediyyeti hediye ettin. Bilmediğimi öğrettin, kainatı önüme serdin.
Arıyla, örümcekle deliller verdin.
“Bak!” dedin. “Zehirli bir böcekten bal yedirdim, elsiz ayaksız böcekten ipekler giydirdim.
Denizlerden inci ve mercan çıkardım.
Sarsılmayasınız diye dağları kazık yaptım. Her birinde sizin için faydalı meyveler yarattım.
Denizlerden, dağlardan geçecek yollar, binekler yarattım.
İşte uçan kuşa, yüzen balıklara bak, sen de îcat et!” dedin.
“Zerreyle şemsi kıyas et, aynı kanunlar var.
Ağaca, meyveye bak, hepsi aynı kaynaktan” dedin.
Göklerden inen suyla arzı ihya ettin.
Bizi şefkatle besleyip, büyüttün, sevdin, sevdirdin.
Manevî sağanaklar yağdıran peygamberlerini gönderdin.
Ve kâinatın Serveri (asm)’la gizli hazinelerini keşf ettirdin.
“Şu nizâma, dengeye bak ve dengeli ol, sen de nizamsız olamazsın!” dedin.
“Âdil ol, düzgün tart. Tarttığın meyve olsun, altın olsun ya da bir kardeşin olsun âdil ol!” dedin.
“Bir damlaydın insan oldun, kendi aczini bil!” dedin.
ElHamdulillâhi Rabbe'l Âlemîn.