Esselamüaleyküm, aşağıda okuyacağımız konu Semerkand Dergisi, 2006 yılı Kasım ayından, Sayın Mehmet Ildırar'ın kaleminden bir demeçtir.
İbret olması temennisiyle inşallah...
...
Rabb-i Zülcelal bir ayet-i kerimede buyuruyor, "And olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana çekileceksiniz." ( Al-i İmran, 186 ) İmtihanın içine çeşit çeşit belalar, musibetler, dünya hayatının gidişatı... Kısaca acı tatlı bütün haller girer. Bütün bunlar ibadetten geri kalmak için değil, aksine yüzü ALLAH(a çevirmek için, onunla irtibatlı olmak birer vesiledir.
Sen yüzün ALLAH'a çevirir, kulluk etmek istersin, ama arkadaşların seni kötü alışkanlıklara, nefsin lezzetlerine çevirmeye çalışır. Dünya sana musallat olur. Bir bakarsın işlerin yolunda, dünyanın zeki sefası seni çağırır. Bir bakarsın hayat taş taşımaktan ağır hale gelmiş, içinden çıkılmaz işler olmuş... Ne olursa olsun, dünyanın da hayatın da, bizimde sahimzi ALLAH (c.c.). Öyleyse dünyanın zevkine de ezasına da sabredip, kulluk etmeye devam edeceğiz.
Kıyamette yaptıklarımız ortaya çıkar. Gençken ölen bir kimse, yaptığı hatalar akarşılık: "Henüz çok gençtim, hayatın tadına varamamıştım..." der. Ama kendisine denilir ki: "Yusuf Aleyhisselam kadar genç ve güzel mi idin, insanların nefsi ve şehevi duygularına O'nun kadar muhatap mı oldun?" Öyle değil tabii ki...
Bazıları da: "Öyle fakirdim ki, geçim sıkıntısından ibadet edemedim. Eğer rızkım bol olsaydı, daha iyi kulluk ederdim." der. Ona denilir ki: "İsa Aleyhisselam kadar da fakir miydin? O bir gün barınmak için mağaraya girdi, oradaki ceylan dile gelerek; 'Ey ALLAH'ın Nebisi! ALLAH (c.c.) bu mağarayı bana mesken kıldı. Sizin mekanınız evlerinizdir' deyince oradan da ayrıldı. Taşı yastık yaptı, toprağı yatak, semayı yorgan yaptı, yattı. Lanetli şeytan gelip 'Ya İsa! Sen de mi dünyaya meğlettin, yastık olarak taşı kullanıyorsun?' deyince, o taşı da kaldırıp şeytana fırlattı ve bir daha yastık da kullanmadı. Dünyadan ayrıldığında ondan geriye kalan bir iğne ve bir ibrik idi. Sen bu kadar fakir miydin?"
Zenginler huzura getirilir ve onlarda der ki: "Ya Rabbi! Sen bize o kadar çok dünya malı verdin ki, biz bunlarla uğraşmaktan ibadet ve taate zaman bulamadık." Onlara da şöyle denir: "Siz Süleyman Aleyhisselam kadar zengin miydiniz? Ne kadar zengin olursa olsun, sabah namazını kıldıktan sonra düşkünlerin yanına gider, onlarla otururdu. Dünya malı ne kadar arttıysa da o bununla meşkul olmadı.
Mal – mülk, zenginlik – fakirlik, güzellik – gençlik insanı eğriltmez. Eğrilik kişinin içindedir. Bu yüzden insan bir an önce içini doğrultmaya çalışmalıdır. Bunun için de Mevlana Hazretlerinin (k.s.) söylediği gibi: Güzel ve kalıcı bir dövmeyle süslenmek isteyen kişinin, dövmecinin iğnesine sabretmesi gerekir. Kalplerimize nurun, güzelliğin Nakşedilmesi de sabırladır.
Selam ve Dua ile…
_________________
unutma..ALLAHI..unutulmayasın...eksiltme...iyilikleri...hep...hayırla...anılasın...
İbret olması temennisiyle inşallah...
...
Rabb-i Zülcelal bir ayet-i kerimede buyuruyor, "And olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana çekileceksiniz." ( Al-i İmran, 186 ) İmtihanın içine çeşit çeşit belalar, musibetler, dünya hayatının gidişatı... Kısaca acı tatlı bütün haller girer. Bütün bunlar ibadetten geri kalmak için değil, aksine yüzü ALLAH(a çevirmek için, onunla irtibatlı olmak birer vesiledir.
Sen yüzün ALLAH'a çevirir, kulluk etmek istersin, ama arkadaşların seni kötü alışkanlıklara, nefsin lezzetlerine çevirmeye çalışır. Dünya sana musallat olur. Bir bakarsın işlerin yolunda, dünyanın zeki sefası seni çağırır. Bir bakarsın hayat taş taşımaktan ağır hale gelmiş, içinden çıkılmaz işler olmuş... Ne olursa olsun, dünyanın da hayatın da, bizimde sahimzi ALLAH (c.c.). Öyleyse dünyanın zevkine de ezasına da sabredip, kulluk etmeye devam edeceğiz.
Kıyamette yaptıklarımız ortaya çıkar. Gençken ölen bir kimse, yaptığı hatalar akarşılık: "Henüz çok gençtim, hayatın tadına varamamıştım..." der. Ama kendisine denilir ki: "Yusuf Aleyhisselam kadar genç ve güzel mi idin, insanların nefsi ve şehevi duygularına O'nun kadar muhatap mı oldun?" Öyle değil tabii ki...
Bazıları da: "Öyle fakirdim ki, geçim sıkıntısından ibadet edemedim. Eğer rızkım bol olsaydı, daha iyi kulluk ederdim." der. Ona denilir ki: "İsa Aleyhisselam kadar da fakir miydin? O bir gün barınmak için mağaraya girdi, oradaki ceylan dile gelerek; 'Ey ALLAH'ın Nebisi! ALLAH (c.c.) bu mağarayı bana mesken kıldı. Sizin mekanınız evlerinizdir' deyince oradan da ayrıldı. Taşı yastık yaptı, toprağı yatak, semayı yorgan yaptı, yattı. Lanetli şeytan gelip 'Ya İsa! Sen de mi dünyaya meğlettin, yastık olarak taşı kullanıyorsun?' deyince, o taşı da kaldırıp şeytana fırlattı ve bir daha yastık da kullanmadı. Dünyadan ayrıldığında ondan geriye kalan bir iğne ve bir ibrik idi. Sen bu kadar fakir miydin?"
Zenginler huzura getirilir ve onlarda der ki: "Ya Rabbi! Sen bize o kadar çok dünya malı verdin ki, biz bunlarla uğraşmaktan ibadet ve taate zaman bulamadık." Onlara da şöyle denir: "Siz Süleyman Aleyhisselam kadar zengin miydiniz? Ne kadar zengin olursa olsun, sabah namazını kıldıktan sonra düşkünlerin yanına gider, onlarla otururdu. Dünya malı ne kadar arttıysa da o bununla meşkul olmadı.
Mal – mülk, zenginlik – fakirlik, güzellik – gençlik insanı eğriltmez. Eğrilik kişinin içindedir. Bu yüzden insan bir an önce içini doğrultmaya çalışmalıdır. Bunun için de Mevlana Hazretlerinin (k.s.) söylediği gibi: Güzel ve kalıcı bir dövmeyle süslenmek isteyen kişinin, dövmecinin iğnesine sabretmesi gerekir. Kalplerimize nurun, güzelliğin Nakşedilmesi de sabırladır.
Selam ve Dua ile…
_________________
unutma..ALLAHI..unutulmayasın...eksiltme...iyilikleri...hep...hayırla...anılasın...