Sana müptela olan her varlığın adedince salât ve selamlar üzerine olsun
Ey yüreğimde katmer katmer açan GÜL!
Gelişinle bahar, renklerini SENDE bulmuştu
Gidişinle de bahar hazan olup;
Ayrılığın soğukluğunu yine SENDE bulmuştu.
Asırlar geçti?
Bahar gelemez oldu yüreklerimize,
Aydınlatmayı senden öğrenen güneş, ısıtamaz oldu bizi
Çünkü;
Sevgini kâinata Gül kokunla yayan sen;
Asırlar öncesi,
Aramızdan süzülüp HABİB’ine kavuşmuştun.
Kavuşmuştun ya
Ardından;
Ne güller kokunu saçabiliyor,
Ne canlar kendini biliyor,
Ne de;
Yıldızlar doğduğun an parlarken,
Eski sevincini yaşayabiliyordu parlayarak.
Kalemler de küskündü Azrail’e yazamıyordu SENİ;
Firkatin acısını yüreğimizin ta derinlerinde hissettik
Ağıtlar yaktık
Gelsen de görsen nice benlerin ne halde olduğunu
Gelsen de görsen seni görmeden seni özleyen yüreklerimizin nasıl yandığını
EY SEVGİYİ EN GÜZEL YAŞAYAN VE YAŞATAN GÜLİZAR!..
Öyle bir zaman yolculuğunda sallanıyoruz ki; rüzgârla titreyen yaprak misali? Kimimiz “Müminin derdini dert edinmeyen bizden değildir” hadisini umursamayıp yüz çeviriyoruz yardıma en muhtaç kardeşimize. Yalanlar, riyalar, nankörlüklerle
donattık yeryüzünü. Nice canlar acıttık, nice kalpler kırdık. Sen, sana yapılan zulümlere hep sabrettin ve gül attın sevginle. Bizler sabredemedik, gül atamadık bizi üzenlere. Hâlbuki Sen “İman etmedikçe cennete giremezsiniz,
birbiriniz sevmedikçe de(gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız” hadisini buyurmamış mıydın? Hep O’nun için sevdin ve O’nun için sevin dememiş miydin? Sevgi sözcüğü anlamını sen de bulmamış mıydı?
GEL EY SEVGİYİ ANLAMLI KILAN “SEVGİ ÇİÇEĞİM!..”
Nice benler sevgiyi, vefayı öğreten sana karşı bivefayla yaşıyor ve ömrünün biteceğinin farkında değil. Sevginin adı haset, vefanın adıysa unutmak, unutulmak olmuş. Çoğumuz birbirimizi menfaatimiz için sevdik. Sensizliğin acısından yüreğimizin ta derinlerinde yankılanan feryadı duyamadık
gafletimizden. Benliğimizi kendimize unutturan cahilliğe kaptırdık. Sevgiden mahrumca yaşadık asırlarca. Ama Eneslerimiz var rüyalarında seninle buluşan. Ebubekirlerimiz var hasretinden yürekleri büryan olan. Sümeyyelerimiz var sevdasından vazgeçmeyen yürek dağlayan, can acıtan işkencelere rağmen. Bilallerimiz var ismini anınca dizlerinin bağı çözülen.
“Ümmetim, ümmetim” dedin ilk bizleri düşündün. Bizler gözyaşının zerresini hak edemedik. Nefse hoş gelenleri yaşadık, sünnetlerinle yaşamayı erteledik hep. Lakin seni sevmek, sevebilmek, özleyebilmek hayat ışığımız, bizi Mevla’ya götürecek tek yolumuz olmuşsun.
Pişmanlıklarımızla, cürmümüzle merhametine geldik, seni görmeden seni özledik, müptela olduk sana. Ey uğruna gözyaşları akıttığımız, sevgililer sevgilisinin en merhametli HABİBİ!..
Senin sevgindir bize varlığımızı hatırlatan
Senin sevgindir benliğimizi sen de bulduran
Yaratılmışların en güzel yaratılan insanı en çok sen sevdin, seni de öyle sevenler var ki; hani Ebu Süfyan, Zeyd’ e yaklaşıp sormuştu ya:”söyle bakalım! Şimdi senin yerinde Peygamberin olsaydı da seni bırakıp, O’nu öldürseydik razı olur muydun? Zeyd:
“-ASLA” demişti, “Resul-i Ekrem’in hayatı yanında benim hayatım bir hiçtir. Canımın kurtarılacağını dahi bilsem Rasulullah’ın değil burada sizin elinizde öldürülmesine hatta Medine’de ayağına bir dikenin bile batmasına katlanamam!.. Ebu Süfyan Zeyd’in gül kokan bun cevabının karşısında hayretinden nasıl da haykırmıştı:
“BEN YERYÜZÜNDE O’NUN KADAR SEVİLEN BİR TEK KİŞİ GÖRMEDİM”.
İnsanlık can çekişmede. Düşünemedik her şeyin birbirimizi sevmekle güzelleşeceğini. Doyasıya tadamadık kardeşliğin o güzel hazzını. Ve bilemedik gerçek imanın en güzel ispatı “insan sevgisi” olduğunu. Ey sevgisiyle yeryüzünü cennet eyleyen sevgili!..
“ey şairlerin ŞİİRİ
Şiirlerinse MISRALARI
Ey insanı en çok seven ve en çok sevilen sen; “YEGANE GÜLİZARIMIZSIN!..”
gül sevgimle gül sevdalısı sizlere duayla
Ey yüreğimde katmer katmer açan GÜL!
Gelişinle bahar, renklerini SENDE bulmuştu
Gidişinle de bahar hazan olup;
Ayrılığın soğukluğunu yine SENDE bulmuştu.
Asırlar geçti?
Bahar gelemez oldu yüreklerimize,
Aydınlatmayı senden öğrenen güneş, ısıtamaz oldu bizi
Çünkü;
Sevgini kâinata Gül kokunla yayan sen;
Asırlar öncesi,
Aramızdan süzülüp HABİB’ine kavuşmuştun.
Kavuşmuştun ya
Ardından;
Ne güller kokunu saçabiliyor,
Ne canlar kendini biliyor,
Ne de;
Yıldızlar doğduğun an parlarken,
Eski sevincini yaşayabiliyordu parlayarak.
Kalemler de küskündü Azrail’e yazamıyordu SENİ;
Firkatin acısını yüreğimizin ta derinlerinde hissettik
Ağıtlar yaktık
Gelsen de görsen nice benlerin ne halde olduğunu
Gelsen de görsen seni görmeden seni özleyen yüreklerimizin nasıl yandığını
EY SEVGİYİ EN GÜZEL YAŞAYAN VE YAŞATAN GÜLİZAR!..
Öyle bir zaman yolculuğunda sallanıyoruz ki; rüzgârla titreyen yaprak misali? Kimimiz “Müminin derdini dert edinmeyen bizden değildir” hadisini umursamayıp yüz çeviriyoruz yardıma en muhtaç kardeşimize. Yalanlar, riyalar, nankörlüklerle
donattık yeryüzünü. Nice canlar acıttık, nice kalpler kırdık. Sen, sana yapılan zulümlere hep sabrettin ve gül attın sevginle. Bizler sabredemedik, gül atamadık bizi üzenlere. Hâlbuki Sen “İman etmedikçe cennete giremezsiniz,
birbiriniz sevmedikçe de(gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız” hadisini buyurmamış mıydın? Hep O’nun için sevdin ve O’nun için sevin dememiş miydin? Sevgi sözcüğü anlamını sen de bulmamış mıydı?
GEL EY SEVGİYİ ANLAMLI KILAN “SEVGİ ÇİÇEĞİM!..”
Nice benler sevgiyi, vefayı öğreten sana karşı bivefayla yaşıyor ve ömrünün biteceğinin farkında değil. Sevginin adı haset, vefanın adıysa unutmak, unutulmak olmuş. Çoğumuz birbirimizi menfaatimiz için sevdik. Sensizliğin acısından yüreğimizin ta derinlerinde yankılanan feryadı duyamadık
gafletimizden. Benliğimizi kendimize unutturan cahilliğe kaptırdık. Sevgiden mahrumca yaşadık asırlarca. Ama Eneslerimiz var rüyalarında seninle buluşan. Ebubekirlerimiz var hasretinden yürekleri büryan olan. Sümeyyelerimiz var sevdasından vazgeçmeyen yürek dağlayan, can acıtan işkencelere rağmen. Bilallerimiz var ismini anınca dizlerinin bağı çözülen.
“Ümmetim, ümmetim” dedin ilk bizleri düşündün. Bizler gözyaşının zerresini hak edemedik. Nefse hoş gelenleri yaşadık, sünnetlerinle yaşamayı erteledik hep. Lakin seni sevmek, sevebilmek, özleyebilmek hayat ışığımız, bizi Mevla’ya götürecek tek yolumuz olmuşsun.
Pişmanlıklarımızla, cürmümüzle merhametine geldik, seni görmeden seni özledik, müptela olduk sana. Ey uğruna gözyaşları akıttığımız, sevgililer sevgilisinin en merhametli HABİBİ!..
Senin sevgindir bize varlığımızı hatırlatan
Senin sevgindir benliğimizi sen de bulduran
Yaratılmışların en güzel yaratılan insanı en çok sen sevdin, seni de öyle sevenler var ki; hani Ebu Süfyan, Zeyd’ e yaklaşıp sormuştu ya:”söyle bakalım! Şimdi senin yerinde Peygamberin olsaydı da seni bırakıp, O’nu öldürseydik razı olur muydun? Zeyd:
“-ASLA” demişti, “Resul-i Ekrem’in hayatı yanında benim hayatım bir hiçtir. Canımın kurtarılacağını dahi bilsem Rasulullah’ın değil burada sizin elinizde öldürülmesine hatta Medine’de ayağına bir dikenin bile batmasına katlanamam!.. Ebu Süfyan Zeyd’in gül kokan bun cevabının karşısında hayretinden nasıl da haykırmıştı:
“BEN YERYÜZÜNDE O’NUN KADAR SEVİLEN BİR TEK KİŞİ GÖRMEDİM”.
İnsanlık can çekişmede. Düşünemedik her şeyin birbirimizi sevmekle güzelleşeceğini. Doyasıya tadamadık kardeşliğin o güzel hazzını. Ve bilemedik gerçek imanın en güzel ispatı “insan sevgisi” olduğunu. Ey sevgisiyle yeryüzünü cennet eyleyen sevgili!..
“ey şairlerin ŞİİRİ
Şiirlerinse MISRALARI
Ey insanı en çok seven ve en çok sevilen sen; “YEGANE GÜLİZARIMIZSIN!..”
gül sevgimle gül sevdalısı sizlere duayla