170. Asabiyet dahimizin bulunmadığı bir özelliğe dayanarak üstünlük iddia etmektir. Irk asabiyetine ırkçılık, ulus asabiyetine milliyetçilik, kabile asabiyetine kabilecilik, devlet asabiyetine devletçilik, toprak asabiyetine toprakçılık denilir. Bunlar ne övünülecek, ne yerinilecek şeylerdir. Bir vatanda dünyaya gelmeyi, bir dili konuşmayı, bir ırka, bir kabileye, bir soya mensup olmayı kişinin kendisi seçmez. Kişinin seçiminde söz hakkı olmayan bir şeyle övünmesi ise ahmaklıktır.
171. Efendimiz Aleyhisselam "Kim asabiyete çağırırsa, o bizden değildir" buyurmaktadır. Taassup gözü kör, kulağı sağır, düşünceyi felç, imanı tahrif eder.
172. Meşru olmayan taassup adaletin düşmanıdır. Mutaassıp, âdil ve mutedil olamaz. Çünkü taassubun kendisi bir aşırılıktır, zulümdür.
173. ALLAH ve Rasulü dışındaki herhangi bir kimseye meşru sınırlar içerisinde itaat ve bağlılık elbette taassup olarak adlandırılamaz. Ancak bu bağlılık "akıllı itaat" değil de "körü körüne itaat" ise, o zaman taassup kapısı açılmış demektir. Öndekinin ayağı kayıp yere düşse, onun ardındaki körü körüne itaat edenler, secdeye kapandı diyerek kendilerini kaldırıp yere atarlar. Halbuki onlara düşen "düşme"yi "secde etme" olarak yorumlamak değil, düşeni tutup kaldırmaktır.
174. Taassuptan kaçınma adına İtikadı hünsa olmayınız. Dini hissiyatı hem özünüzde, hem toplumunuzda diri tutmaya çaba gösteriniz. "İman ettim" demek "mutlu oldum" demektir. Çünkü İslam mutluluğun öbür adıdır. Onun tüm kuralları insanın ebedi saadetini temin içindir. O halde bu mutluluğu yaygınlaştırınız. İslam'ın sınırlarını çiğnemeyi, insanın mutluluğuna doğrulan bir tecavüz biliniz. Bu tecavüzü önlemek, insanı sevmek, onun mutlu olmasını yürekten istemek demektir. Bu nedenle ALLAH'ın emir ve nehiylerinin şahsınızda, toplumunuzda yaygınlaşmasına ve ikamesine çalışınız.
175. Yobazlıkla dindarlığı birbirine karıştırmayınız. ALLAH'ın hudutlarının çiğnenmesine göz yummayınız. Bu bir iman zaafıdır ki sonu nifaka çıkar. Küfrün ekmeğine yağ sürecek hiçbir şey yapmayınız ki insanın mutluluğuna bir darbe de siz vurmuş olursunuz.
176. Hakkı haykıranları küçümseyici ve horlayıcı tavırlara girmeyiniz. Zor zamanlarda hakkı haykıran ALLAH erlerini "hızlılık" ve "aşırılık"la suçlamak çok ucuz ve iğrenç bir savunma yöntemidir. Elbet bu yolda, yürüyenlere göre koşanlar, oturanlara göre yürüyenler 'hızlı' olarak adlandırılacaktır. Koşanları "hızlı" ya da "aşın" olmakla suçlamak, yatanların ya da oturanların kendi suçlarına kılıf bulmak için icad ettikleri bir ucuz savunma yöntemidir.
177. Tek taassubunuz olsun: Hakikat. Nefsinizin hoşuna gitmese de haktan, haklıdan ve hakikatten yana olunuz. Eğer hakkı desteklemekle birileri size düşman olacaksa varsın olsun. Unutmayınız ki insanlık tarihi haktan yana olanlarla, batıldan yana olanların birbirlerine dost olduğuna birkez bile şahid olmamıştır. Hakla batılı aynı bünyede barındırmak istemenin dini literatürdeki adı "şirk"tir, bunu iyi biliniz.
178. Hakkı savunmanın, haklıdan yana olmanın bir bedeli olduğunu, hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayınız. Batılı savunmanın bile bir bedeli varken hakkı savunmanın bir bedeli olmasın mı? Hiç bir hakikat yoktur ki onu savunmak savunana külfet getirmesin. Eğer hakkı savunuyorsanız tarih boyunca olduğu gibi bunun bir bedeli olduğunu, yeri gelince bu bedeli ödemekten geri durmamanız gerekliğini unutmayınız.
171. Efendimiz Aleyhisselam "Kim asabiyete çağırırsa, o bizden değildir" buyurmaktadır. Taassup gözü kör, kulağı sağır, düşünceyi felç, imanı tahrif eder.
172. Meşru olmayan taassup adaletin düşmanıdır. Mutaassıp, âdil ve mutedil olamaz. Çünkü taassubun kendisi bir aşırılıktır, zulümdür.
173. ALLAH ve Rasulü dışındaki herhangi bir kimseye meşru sınırlar içerisinde itaat ve bağlılık elbette taassup olarak adlandırılamaz. Ancak bu bağlılık "akıllı itaat" değil de "körü körüne itaat" ise, o zaman taassup kapısı açılmış demektir. Öndekinin ayağı kayıp yere düşse, onun ardındaki körü körüne itaat edenler, secdeye kapandı diyerek kendilerini kaldırıp yere atarlar. Halbuki onlara düşen "düşme"yi "secde etme" olarak yorumlamak değil, düşeni tutup kaldırmaktır.
174. Taassuptan kaçınma adına İtikadı hünsa olmayınız. Dini hissiyatı hem özünüzde, hem toplumunuzda diri tutmaya çaba gösteriniz. "İman ettim" demek "mutlu oldum" demektir. Çünkü İslam mutluluğun öbür adıdır. Onun tüm kuralları insanın ebedi saadetini temin içindir. O halde bu mutluluğu yaygınlaştırınız. İslam'ın sınırlarını çiğnemeyi, insanın mutluluğuna doğrulan bir tecavüz biliniz. Bu tecavüzü önlemek, insanı sevmek, onun mutlu olmasını yürekten istemek demektir. Bu nedenle ALLAH'ın emir ve nehiylerinin şahsınızda, toplumunuzda yaygınlaşmasına ve ikamesine çalışınız.
175. Yobazlıkla dindarlığı birbirine karıştırmayınız. ALLAH'ın hudutlarının çiğnenmesine göz yummayınız. Bu bir iman zaafıdır ki sonu nifaka çıkar. Küfrün ekmeğine yağ sürecek hiçbir şey yapmayınız ki insanın mutluluğuna bir darbe de siz vurmuş olursunuz.
176. Hakkı haykıranları küçümseyici ve horlayıcı tavırlara girmeyiniz. Zor zamanlarda hakkı haykıran ALLAH erlerini "hızlılık" ve "aşırılık"la suçlamak çok ucuz ve iğrenç bir savunma yöntemidir. Elbet bu yolda, yürüyenlere göre koşanlar, oturanlara göre yürüyenler 'hızlı' olarak adlandırılacaktır. Koşanları "hızlı" ya da "aşın" olmakla suçlamak, yatanların ya da oturanların kendi suçlarına kılıf bulmak için icad ettikleri bir ucuz savunma yöntemidir.
177. Tek taassubunuz olsun: Hakikat. Nefsinizin hoşuna gitmese de haktan, haklıdan ve hakikatten yana olunuz. Eğer hakkı desteklemekle birileri size düşman olacaksa varsın olsun. Unutmayınız ki insanlık tarihi haktan yana olanlarla, batıldan yana olanların birbirlerine dost olduğuna birkez bile şahid olmamıştır. Hakla batılı aynı bünyede barındırmak istemenin dini literatürdeki adı "şirk"tir, bunu iyi biliniz.
178. Hakkı savunmanın, haklıdan yana olmanın bir bedeli olduğunu, hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayınız. Batılı savunmanın bile bir bedeli varken hakkı savunmanın bir bedeli olmasın mı? Hiç bir hakikat yoktur ki onu savunmak savunana külfet getirmesin. Eğer hakkı savunuyorsanız tarih boyunca olduğu gibi bunun bir bedeli olduğunu, yeri gelince bu bedeli ödemekten geri durmamanız gerekliğini unutmayınız.