232. Eskilerin "âdâb-ı muaşeret" dediği görgü kurallan sizin hangi kültürün mensubu olduğunuzu ele veren "kültür kodları"dır. Yürümenizden oturmanıza, konuşmanızdan susmanıza, su içmenizden yemek yemenize, gülmenizden ağlamanıza varana dek size özgü, size ait olana riayet etmek adab-ı muaşeret cümlesindendir. Bizim görgümüzün kaynağı da dinimizin, bilgimizin ve hukukumuzun kaynağı olan vahiy ve onun ete-kemiğe bürünmesi olan "sünnet"tir.
233. Bizi takip edenler hangi kültüre mensup olduğumuzu, kimin terbiyesine uyduğumuzu, kime özendiğimizi, kimi örnek aldığımızı işte bu gündelik davranışlara bakarak çıkarır. Bu anlamda suyu üç seferde içmeyi, elbiseyi sağdan giymeyi, bir mekana giriş çıkışlarda "âdaba" riayet etmeyi, yeme içmede öteden beri bilinen Nebevi kurallara uymayı "sünnet-bid'at" açısından daha çok kültür kodları açısından ele almak daha açıklayıcı olacaktır.
234. Biz bilmekteyiz ki, İslam kültüründen uzakta oluşumuz, farkında olmadan traş biçiminden giysi modellerine, tepki stilinden, "pardon", "mersi", "baybay", "öptüm", "kendine iyi bak", "bravo" gibi hangi kültürün kodu olduğunu ilk bakışta ele veren sözcüklere varana dek hayatımıza girmekte ve bizi ait olmadığımız ithal ve aykırı bir kültürün ahmak müşterisi konumuna getirmektedir.
235. Ait olduğumuz kültürde buluşurken ve ayrılırken kullandığımız "Selamün aleyküm", heyecanımızı ifadede kullandığımız "Allah ALLAH!..", "SübhanAllah!..", "Allahuekber!...", beğenimizi ifadede kullandığımız "MaşaAHah.", temennilerimizde kullandığımız "inşaAllah!..", "biiznillah", her işe başlarken kullandığımız "bismillah!.." , hüzün ve sıkıntımızı ifadede kullandığımız "Lahavle vela kuvvete illa billah", teskin ve taziye için kullandığımız "İnnallahe meassabirin", "inna lillahi ve inna ileyhi raciun" gibi sözcük ve cümleler hep ait olduğumuz kültürün temel kodlarıdır ve bazıları üzerinde Kur'an'da hassasiyetle durulmuştur.
236. Bu kodların yaygınlaşmasını sağlamak, kültürler savaşından galip çıkmanın vazgeçilmez gereklerinden biridir.
237. Örfünüz "maruf olsun. Unutmayınız ki maruf olmayan örf, örf değil Kur'an'ın reddettiği "atalar yolu"dur. Atalara sadık kalmak onların ocağından külü değil ateşi almaktır. Ataların ocağında olmuş olması, geçmişin külünü geleceğe taşımanın meşru gerekçesi olamaz. Kül küldür. Geleceğe taşıyacağınız ateş kimin ocağında olursa olsun o sizindir, taşıyınız.
233. Bizi takip edenler hangi kültüre mensup olduğumuzu, kimin terbiyesine uyduğumuzu, kime özendiğimizi, kimi örnek aldığımızı işte bu gündelik davranışlara bakarak çıkarır. Bu anlamda suyu üç seferde içmeyi, elbiseyi sağdan giymeyi, bir mekana giriş çıkışlarda "âdaba" riayet etmeyi, yeme içmede öteden beri bilinen Nebevi kurallara uymayı "sünnet-bid'at" açısından daha çok kültür kodları açısından ele almak daha açıklayıcı olacaktır.
234. Biz bilmekteyiz ki, İslam kültüründen uzakta oluşumuz, farkında olmadan traş biçiminden giysi modellerine, tepki stilinden, "pardon", "mersi", "baybay", "öptüm", "kendine iyi bak", "bravo" gibi hangi kültürün kodu olduğunu ilk bakışta ele veren sözcüklere varana dek hayatımıza girmekte ve bizi ait olmadığımız ithal ve aykırı bir kültürün ahmak müşterisi konumuna getirmektedir.
235. Ait olduğumuz kültürde buluşurken ve ayrılırken kullandığımız "Selamün aleyküm", heyecanımızı ifadede kullandığımız "Allah ALLAH!..", "SübhanAllah!..", "Allahuekber!...", beğenimizi ifadede kullandığımız "MaşaAHah.", temennilerimizde kullandığımız "inşaAllah!..", "biiznillah", her işe başlarken kullandığımız "bismillah!.." , hüzün ve sıkıntımızı ifadede kullandığımız "Lahavle vela kuvvete illa billah", teskin ve taziye için kullandığımız "İnnallahe meassabirin", "inna lillahi ve inna ileyhi raciun" gibi sözcük ve cümleler hep ait olduğumuz kültürün temel kodlarıdır ve bazıları üzerinde Kur'an'da hassasiyetle durulmuştur.
236. Bu kodların yaygınlaşmasını sağlamak, kültürler savaşından galip çıkmanın vazgeçilmez gereklerinden biridir.
237. Örfünüz "maruf olsun. Unutmayınız ki maruf olmayan örf, örf değil Kur'an'ın reddettiği "atalar yolu"dur. Atalara sadık kalmak onların ocağından külü değil ateşi almaktır. Ataların ocağında olmuş olması, geçmişin külünü geleceğe taşımanın meşru gerekçesi olamaz. Kül küldür. Geleceğe taşıyacağınız ateş kimin ocağında olursa olsun o sizindir, taşıyınız.