250. Zikir ehli olunuz. Kur'an'da zikir Öğüt vermek, nasihat etmek, davet etmek, hatırlamak, anmak, namaz kılmak, Kur'an okumak ve en son olarak da dil ile anmak anlamlarında kullanılmıştır. Bu son anlam daha çok "tesbih" olarak isimlendirilir ki bu da Kur'an'da zikirden ayrı olarak emredilmiştir.
251. Tüm çeşitleriyle zikir kalplerin şifası, ruhların gıdası, günah hastalığının devası, gönüllerin safası, gözlerin cilası, şeytanın belası, kulun Rabbına karşı şükran ve vefasıdır. Zerreden kürreye, habbeden kubbeye, mikro kozmostan makro kozmosa, atomaltından evrene, hücreden insana, canlıdan cansıza tüm yaratıkların ortak dilidir "tesbih". Her bir şey kendi usanınca O'nu anmakta, O'nu hatırlatmakta, O'nu göstermekte, O'na yürümektedir.
252. En çok neyi sevdiğinizi, ne ile ilgilendiğinizi öğrenmek istiyorsanız, en çok neyi andığınıza bakınız. Sevip de anmamak vefasızlık, anıp da sevmemek riyakarlıktır. ALLAH'ı hatırlamanın kalbî olanına zikir, kavlî olanına da tesbih denir. Siz ikisinden de geri kalmayınız. Bu iki boyut tüm ibadetlerde, özelikle de namazda kendisini açıkça gösterir. Zaten namaz "en büyük zikir" değil midir?
253. Zikir, dilden daha çok kalbin ve zihnin bir eylemidir. Bu yönüyle konuşmadan daha çok duyma ve düşünmeyle alakalıdır. "Kaygı" anlamını vediğimiz 'duygu' türü tam anlamıyla bir 'zikir'dir. Kimin neyi çok zikrettiğini öğrenmek isteyen 'kaygı'sının ne olduğuna baksın. Kaygısız insan zikre değmez. Süfli ve dünyevi kaygılar taşıyan insanın zikriyle, ulvi ve uhrevi kaygılar taşıyan insanın zikri elbet çok farklı olacaktır.
254. Kur'an'da zikir ve tesbih üzerinde tekrar tekrar durulmasının nedeni, insanın manevi ve maddi hassalarına ALLAH'ı nakşetmek, yani "meleke kesbetmek" içindir. Unutmayınız ki terbiye ısrar ve tekrardır. En büyük terbiyeci olan ALLAH kullarını terbiye ederken ısrar eder, tekrar eder. Eğer maddi ve manevi organlar meleke kesbedecek olursa işte o zaman ünlü Kudsi hadiste buyrulduğu gibi, göz bakarken ALLAH'ın nuruyla bakacak, gönül severken O'nun aşkına sevecek, dil söylerken O'nun adını anacak, kulak dinlerken O'nun mesajını alacak, zihin üretirken O'na bağlanacak, muhayyile çalışırken O'nun çizdiği sınırlara riayet edecek, ayak yürürken, el tutarken O'nun kudretiyle, O'nun için, O'nunla yürüyecek, tutacak.... Özetle, o zaman "Allah'ın ahlakıyla ahlaklanınız" Peygamberi emrine uymuş olacaks
251. Tüm çeşitleriyle zikir kalplerin şifası, ruhların gıdası, günah hastalığının devası, gönüllerin safası, gözlerin cilası, şeytanın belası, kulun Rabbına karşı şükran ve vefasıdır. Zerreden kürreye, habbeden kubbeye, mikro kozmostan makro kozmosa, atomaltından evrene, hücreden insana, canlıdan cansıza tüm yaratıkların ortak dilidir "tesbih". Her bir şey kendi usanınca O'nu anmakta, O'nu hatırlatmakta, O'nu göstermekte, O'na yürümektedir.
252. En çok neyi sevdiğinizi, ne ile ilgilendiğinizi öğrenmek istiyorsanız, en çok neyi andığınıza bakınız. Sevip de anmamak vefasızlık, anıp da sevmemek riyakarlıktır. ALLAH'ı hatırlamanın kalbî olanına zikir, kavlî olanına da tesbih denir. Siz ikisinden de geri kalmayınız. Bu iki boyut tüm ibadetlerde, özelikle de namazda kendisini açıkça gösterir. Zaten namaz "en büyük zikir" değil midir?
253. Zikir, dilden daha çok kalbin ve zihnin bir eylemidir. Bu yönüyle konuşmadan daha çok duyma ve düşünmeyle alakalıdır. "Kaygı" anlamını vediğimiz 'duygu' türü tam anlamıyla bir 'zikir'dir. Kimin neyi çok zikrettiğini öğrenmek isteyen 'kaygı'sının ne olduğuna baksın. Kaygısız insan zikre değmez. Süfli ve dünyevi kaygılar taşıyan insanın zikriyle, ulvi ve uhrevi kaygılar taşıyan insanın zikri elbet çok farklı olacaktır.
254. Kur'an'da zikir ve tesbih üzerinde tekrar tekrar durulmasının nedeni, insanın manevi ve maddi hassalarına ALLAH'ı nakşetmek, yani "meleke kesbetmek" içindir. Unutmayınız ki terbiye ısrar ve tekrardır. En büyük terbiyeci olan ALLAH kullarını terbiye ederken ısrar eder, tekrar eder. Eğer maddi ve manevi organlar meleke kesbedecek olursa işte o zaman ünlü Kudsi hadiste buyrulduğu gibi, göz bakarken ALLAH'ın nuruyla bakacak, gönül severken O'nun aşkına sevecek, dil söylerken O'nun adını anacak, kulak dinlerken O'nun mesajını alacak, zihin üretirken O'na bağlanacak, muhayyile çalışırken O'nun çizdiği sınırlara riayet edecek, ayak yürürken, el tutarken O'nun kudretiyle, O'nun için, O'nunla yürüyecek, tutacak.... Özetle, o zaman "Allah'ın ahlakıyla ahlaklanınız" Peygamberi emrine uymuş olacaks